Uzmanlardan ‘İnsan Yönetimi’ dersi

Türkiye Personel Yönetim Derneği (PERYÖN) Trakya Şubesi tarafından bu yıl beşincisi düzenlenen ‘ 5. İnsan Yönetimi Kongresi’ önceki gün 10.00-20.00 saatleri arasında gerçekleştirildi. Kızılpınar’daki My Tauna Tuz Otel&Spa’da gerçekleşen kongrenin moderatörlüğünü ünlü radyocu ve oyuncu Kadir Çöpdemir üstlendi.

 

İnsan Yönetimi Kongresi’nde ilk konuşmayı yapan ODTÜ Geliştirme Vakfı ve Umut Kurucusu Prof. Dr. Mehmet Rüştü Gürkaynak, birçok kişinin çıtasının olmadığını belirterek “Çıtasız iş yapmayın ve yaptırmayın. Çıtalarınızı çok yukarı da koymayın. Eğer o çıtayı atlayamazsanız, kendinize olan özgüveniniz kaybolur. Kendinize koyduğunuz gibi çocuklarınıza da çıta koydurun ama asla onlara çıta koymayın. Bu çıtalar sonunda da, kendinize ödül verin” dedi. Çıtayı aştığınızda başarınızın keyfini çıkarın” diyen Gürkaynak, bunu kişileri daha da başarılı yapacağını söyledi.

 

Zamanın hayat olduğunu ve elde tutulamadığını ifade eden Gürkaynak “Zamanı durduramazsınız ama zamanı doldurabilirsiniz. Zamanı verip para kazanabiliyoruz ama para verip zamanı satın alamıyoruz. Para harcamak için vardır. Kazanın ve harcayın ama zamanı iyi kullanarak” tavsiyesinde bulundu. İnsanların sağlık, huzur, başarı, para ve sevilmek gibi isteklerinin olduğunu ifade eden Gürkaynak, “Maalesef yaptığımız işe yabancılaşıyoruz. İşe git, akşam eve gel. Hep aynı şeyler. Bunu değiştirmek bizim elimizde. Niçin çalışıyoruz diye soruyoruz kendimize. Cevabı basit, yaşamak için çalışıyoruz. Kendimize ben yaşamayı biliyor muyum diye sormalıyız. Ne yaptığımızın her zaman farkında olmalıyız. Etrafınızdakilere, keyif alacağınız şeyleri öğretin. Avını avlarken avlanmayı öğretin” diye konuştu.

 

İnsanların vazgeçemediği, bazen de farkında bile olamadığı prensipleri olduğunu söyleyen Gürkaynak, ‘İnsanlar yaşama yaşat prensibini kendilerine ilke edindiler. Fakat, böyle bir prensip asla olamaz. Yaşamıyoruz sadece yaşatıyoruz. Bunu yaşa ve yaşat olarak değiştirin. Siz başkalarına nasıl yaşatırsanız, siz de öyle yaşarsınız” dedi. Herkesin kendi hikayesini kendisinin üretmesi gerektiğini vurgulayan Gürpınar, “Akşam yemeğinde tabaklar masaya konulurken, herkesin televizyonu göreceği yere konulur. O zaman ev ve otel arasında bir fark yok demektir. Oysa her birinizin her gün anlatacak bir hikâyesi olmalı. Başarınızı anlatın ve gününüzü ailenizle paylaşın” diyerek “işi evinize götürmeyin, götürecekseniz coşkuyu götürün, açın gözlerinizi ve yolunuzu değiştirin” uyarısında bulundu. Gürkaynak, herkesin yapacak bir işi olması gerektiğini vurguladı.

 

Prof. Dr. Mehmet Rüştü Gürkaynak’ın konuşmasının ardından sunum yapan Power HRM & Glosis yönetici ortağı Erol Levent Y Kuşağı hakkında bilinmesi gerekenleri paylaştı. Bütün kuşakların arasındaki problemin iletişim problemi olduğunu söyleyen Levent, son zamanlarda insan kaynaklarının kuşaklar arasındaki farklılıkları araştırmaya başladığını belirtirken, bu alanda yapılan çalışmaların yeni kuşakları daha iyi anlamada yol gösterici olacağını ifade etti. Her yeni kuşağın bir önceki kuşak ile çatışma halinde olduğunu söyleyen Erol Levent, ‘Y Kuşağı’ ile bir önceki kuşak arasındaki farklılıklardan bahsetti. Bir dönem radyo dinleyerek yetişen kuşağın işyerlerine daha bağımlı olduğunu, patronlarına karşı daha saygılı olduğunu ifade eden Levent, o güne dek tek yönlü olan iletişimin telsizler sayesinde çift yönlü hale geldiğini belirtti. O dönemde yaşayan kuşağın siyah beyaz televizyon izleyerek büyüdüğünü kaydeden Levent, teknolojinin bugünkü kadar gelişmemiş olduğu o dönemlerde insanların kendi özel hayatlarından feragat ederek iş hayatlarına daha çok zaman ayırdığını kaydetti.

 

Erol Levent, konuşmasında eski kuşak ile ‘Y’ kuşağı arasında kıyaslama yaptı. Y kuşağının küçük yaşlarda bilgisayarla, bilgisayar oyunlarıyla ve internetle küçük yaşta tanıştığını, daha sonra bu imkânlardan mobil alanda faydalanmaya devam ettiğini söyledi. Bilgisayar sayesinde çocukların aynı anda birden fazla işi yapabilme yeteneğinin geliştiğini belirten Levent, “Y kuşağından bir çocuk aynı anda hem internette gezinirken bir yandan televizyon izleyip bir yandan da konuşmalara müdahale edebiliyor” dedi. İnsanların bazı bilgilere oyunlar vasıtasıyla vakıf olduğunu ifade eden Erol Levent, okul zamanına kadar oyun oynayarak bir şeyleri öğrenen çocukların, bilgisayar ortamında oynadıkları oyunlarda hata yaparak öğrenme yönlerinin daha da geliştiğini kaydetti. Bir diğer öğrenme yolunun ise ödüllendirme sistemi olduğunu söyleyen Levent, çocuğa, verilen görevi başarması halinde ödül alacağı fikrinin empoze edilmesi sayesinde öğrenme isteğinin daha hızlı işlemeye başladığını açıkladı.

 

Zamanlarını bilgisayar başında geçiren çocuklarının asosyal olmasından endişelenen ailelerin bu endişelerinin yersiz olduğunu vurgulayan Levent, aslında tam tersine Y kuşağı çocukların daha da sosyalleştiğini belirti. Levent’e göre: Eski kuşak çocuklarının derdini paylaşmaktan çekinmiyor, içine atıyor. Bu durumun Y kuşağında tam tersine olduğunu ifade eden Levent, Y kuşağı çocuklarının internette ikinci bir kimliğe bürünerek, içinde kalan duyguları, rahatça ifade edebilecek bir dünya keşfettiğini kaydetti. İstediği müziğe ya da filme internet üzerinden rahatça ulaşabilen Y kuşağının eğlence anlayışının da geliştiğini belirten Levent, bu kuşağın ‘dünya vatandaşı’ olduğunu fark ettiğini söyledi. Cep telefonunun, bu işlemleri mobil alanda da yapabilen Y kuşağının adeta silahı olduğunu ifade eden Levent, bu kişilerin cep telefonu olmadan dışarı çıkamadığını belirtti.

 

Y kuşağını ‘kendi fikirlerini söyleyen, zorla bir şey yaptırılamayan, yaşam dengesini arayan bir kuşak’ olarak adlandıran Levent, bu kişilerin çevrelerinin bir önceki kuşağa göre daha geniş olduğunu, önceki dönemlerde yaşanan karmaşalardan ötürü sürekli güven arayışı içerisinde olduklarını söyledi. Y kuşağına mensup birinin istediği işi bulana dek iş hayatında istikrar yakalayamadığını, sadakat anlayışlarının farklı olduğunu belirten Levent, bu kişilerin odaklanma ya da konsantre problemi yaşamadıklarını, yalnızca bir şeyi yapıp yapmama konusunda kesin çizgilere sahip olduğunu ifade etti. Levent’e göre: Y kuşağı kendine güveni yüksek olduğundan gereksiz riskler alabiliyor. Mobil çalışma ortamı istiyor. Özel işlerine zaman ayırabilmeyi, kariyer basamaklarını hızlı bir şekilde çıkmayı istiyor. Yüksek maaş bekliyor. Takdir edilmek ve beğenilmek istiyor. Prestijli bir şirkette çalışmak istiyor. Çalıştığı şirketin kendine yaptığı yatırımlara önem veriyor. Levent, Y kuşağındaki kişilerin ‘bir gün meşhur olabilirim’, ‘herkes düşündüğünü söylemeli’, sorun değil bir de bunu dene’, ‘beğenmezsen değiştirirsin’, ‘bir şirket kuralım’ gibi sloganları olduğunu ifade etti. Y kuşağından önceki neslin işini daha çok önemsediğini, özel hayatlarına fazla önem vermediklerini söyleyen Levent, bu durumun Y kuşağında tam tersi olduğuna dikkat çekti. Türkiye’de de dünyada olduğu gibi insanı ve iletişimi önemseyen bir kuşağın yetiştiğini söyleyen Levent, ‘kendinizi ve karşınızdakini tanımak için zaman ayırın’ diyerek konuşmasına Dostoyevsky’nin ‘insan insandır, piyanonun tuşları değil’ sözleriyle son verdi.

 

Erol Levent’in ‘Y Kuşağı hakkında her şey’ konulu sunumunun ardından, Prof Dr. Veysel Bozkurt, ‘Anlamak, anlamlandırmak, anlaşılmak’ konusu başlığıyla diyalog yollarını anlatarak insan kaynakları yöneticileri için önerilerde bulundu. Sonrasında ise, İTHİB Başkanı İsmail Gülle, Gazeteci yazar Nilüfer Kas, BSH İnsan Kaynakları Direktörü Işıl Gürol ve Stratejik Planlama Asistanı Irmak Ön, ‘Kilometre taşları, yol arkadaşları’ başlığıyla iş yaşamlarında karşılaştıkları olayları ve kendi öykülerini dinleyiciyle paylaştılar. Konuşmaların ardından, kongre, kokteyle sona erdi.